Bu Blogda Ara

Translate

18 Mayıs 2012 Cuma

Bir Ankara masalı : Şampiyon Fenerbahçe !


Bir Fenerbahçeli olarak Ankara'ya giderken aklımda bir çok soru işareti vardı. Beraber yolculuk yaptığımız Bursasporlu arkadaşlarımızın gözlerindeki özgüven açıkça gözümü korkuttu. Bir de üzerine Bursaspor'un form durumu,Batalla&Pinto faktörü ve Fenerbahçe'nin 4 gün önceki moralsizliğini eklediğimizde Yeşil Beyazlı takım ağır favori konumuna geliyordu..
Gün içinde gördüğüm bütün Bursaspor'lu taraftarlara selam verdim, çünkü biz savaşın içinde değildik ve günün sonunda evlerimize giderken sadece birimiz şampiyon olacaktık. Ancak saat yaklaşıp stadın yakınına doğru hareketlendiğimde rakip taraftardan beklemediğim tepkiler gördüm. Centilmen olarak günü tamamlamaya yemin etmiş bendeniz üstümdeki formadan ötürü bir omuz ve küfürler işittim. Hani derler ya teke tek olsa yapamazlar diye. İnanın ben onu da düşünmedim çünkü aklımdaki tek şey sahadaki futbol ve kazanmaktı. Onların yanlarından sessizce geçtikten sonra nihayet Fenerbahçe akınına katıldım. İşte o zaman maçın havasına girebildim. Arama esnasında bir polis amirine son günlerin en popüler sorusunu yönelttim. Fenerbahçe taraftarına neden biber gazı attıklarını. Amirin verdiği cevap kısa ve netti. "Bizim Ankara'da teşkilatın %70'i Fenerlidir,bizi İstanbul'la karıştırmayın.Bizde biber gazı olmaz." Nazikçe teşekkür edip stattaki yerimi almaya başladım. Maçın başlamasını beklerken aklımdan hep aynı soru geçiyordu. Acaba bu sene o sene mi.. 

Derken takımlar çıktı, ısındılar iki tarafta kendi oyuncularına moral verdikten sonra maç başladı. Henüz 70.saniyede Caner Erkin içimdeki bütün korkuyu,gerilimi aldı götürdü attığı golle. Maçta dakikalar geçtikçe oyuna daha çok konsantre olmaya başladım. Ve anladım ki Aykut hoca Bursaspor'u çok iyi çözmüş. Öyle ki hoca, Sestak ve Basser ile savunulan sağ kanadı yumuşak karın olarak belirlemiş ve orayı delici Caner ve Ziegler beraber dağıtmayı düşünüyordu. Nitekim ilk golde böyle geldi. Aykut hoca ikinci üstünlüğü ise orta sahada yaşatmıştı. Emre-Mehmet-Cristian üçlüsü yardımlaşa yardımlaşa N'Diaye'yi ezdi. Ona yardım etmesi beklenen Adem Koçak savunmanın arasında kalınca Fransız yalnız kaldı. Nihayetinde 2.golde ortada bomboş bir şuttan Cristian'dan geldi. Ve 3.nokta, benimle beraber bir çok Fenerbahçelinin en çok çekindiği ikili Pinto-Batalla, Yobo(Serdar)-Bekir'in ve zaman zaman Emre'nin yaptığı yakın presle sindirildi. Pinto ilk yarıdaki bir kafa topu hariç oyunda yoktu, Batalla ise sadece duran toplarda ismini geçirebildi. Sakatlanan Yobo'nun yerine şans bulan Serdar ise Gekas,Mehmet Yıldız ve Elmander'deki yumuşaklığını Pinto'ya göstermedi. Kendisini geliştirmiş. Dolayısıyla Bursaspor pozisyon bulmakta da güçlük çekti. Maçın gidişatını etkileyen bu 3 kritik noktadaki Fenerbahçe hakimiyeti oyununda sonucuna direk yansıdı. 2.yarıda Sarı Lacivertliler geri çekilmek yerine saldırmaya devam etti. Bursaspor burada tek bir duran top fırsatı yakalasa da N'Diaye boş kale yerine topu auta gönderince maç iyiden iyiye döndü. Kullanılan bir köşe atışında hep eleştirdiğimiz paslaşarak korner sonrasında Alex'in ortasına altıpasta klas bir dokunuş yapan Semih işi bitirdi. 3-0'dan sonra hem taraftar olarak hem oyuncular olarak iyiden iyiye kupa havasına girmişken, Semih'in nefis pasında Alex 3 asistinin yanına 1 de gol yazıyor ve Timsahların fişini çekiyordu..

Karşılaşma 4-0 tamamlandıktan sonra skorbordda yazılı olan skora biz bile inanmıyorduk. Ama gerçekti ve olmuştu. O sene gerçekten bu sene idi. Fenerbahçe tam 29 yıl sonra Türkiye Kupası'nı kazanmıştı. Marşlar eşliğinde kupa Kaptan'ın elinde yükselirken biz de bir tarihe tanıklık etmenin mutluluğunu yaşıyorduk. Türlü sıkıntıların atlatıldığı 3 Temmuz sürecini yarım puan ve 1 golle kaybedilen şampiyonluk, ardından bir de 29 yıldır alınamayan Türkiye Kupası ile tamamlamamak bizler için mutlu bir sondu.. 1-2 cümle de Bursaspor camiasına ve Ankara emniyetine. Bir şehir takımının stadı bu derece doldurması gerçekten rüya gibiydi ve Bursaspor taraftarı bunu yaptı,helal olsun. Onun dışında maç içerisinde ufak tefek atışmalar hariç gerek maç sonu,gerek metroda, gerek dönüş yolunda Bursalı kardeşlerimizle kol kola gitmek çok güzeldi. Tabi Ertuğrul hocanın talebelerinin Fenerbahçe'yi alkışlaması, bizim Bursa diye bağırmamız da fair-play adına güzel şeylerdi. Ankara Emniyeti ise bu maçta İstanbul Emniyetine ders verdi. Bizim tribünden ufak tefek taşkınlıklar, kendilerine atılan cisimler olmasına rağmen hiçbir kötü müdahalede de bulunmadılar ve kalp kazandılar. Demek ki biber gazı kullanılmadan da maç idare edilebiliyormuş (!) Velhasıl-ı kelam sabaha karşı evime ulaştığımda Galatasaraylı karşı komşuya nazire yaparcasına bayrak asarken içimden "Çok teşekkürler Allahım." diye dua etmekten geri kalmadım. Bu çileli sezonda yaşattığın acı tatlı her şey için Teşekkürler Fenerbahçe..

2 yorum:

  1. Hocam bir Bursasporlu olarak Fenerbahçe'yi tebrik ederim ama şunu da vurgulamadan edemicem; maçı Fener kazanmadı,sahada beyaz forma giyip mücadele etmeyen futbolcular kaybetti.. yediğimiz 4 golde de rakibe basmadan sadece izleyerek yedik.. oyunu çözen adam Alex'ti adama ne markaj nede pas trafiğini kesecek bi Bursalı topçu yoktu başında.. Alex 82 dakika sahada kaldı ama terlemedi bile karşısında onu terletecek rakip oyuncu yoktu halısahada gibi pas aldı asist yaptı.. kupa finali oynuyosun hiçbir direnç yok atak yapamadın savunma yap bari..

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim hocam.. evet yazıda 3 kilit noktaya vurgu yapmıştım ama bir 4.sünü pas geçmişim, gerçekten Alex çok boş kaldı ve bence bu sezonki en rahat maçlarından birini çıkardı. sen Alex gibi bir dünya starını hiç rahatsız etmezsen o da sana ceza olarak 1 gol 3 asist yapar. ne Adem ne N'diaye yeterli olabildi. hatta bence 30.dakikada bunu fark ettim,stattaydım arkadaşa söyleyecektim ama sonra vazgeçtim Ertuğrul hoca anlar diye,maşallah dedim, hoca da anlamadı zaten ve skor geldi..

    YanıtlaSil